10 Nisan 2012 Salı

Yürümek

  Çok uzun bir yürüyüşe çıktım.Tavsiyelere uyduğumdan değil; çişli bir rehabilitasyon uygulaması olarak hiç değil; okuduğum bir şeyden etkilendim.Terlemekten ve yürümekten nefret ederim.Yine de yürümeye başladım.Aslında param yettiği sürece her yere taksiyle gitmeyi tercih ederim,kısa mesafeden hiç utanmam, 5 lira verip inerim.Ama yürüme konusunda zihnim hipnotize olsun istedim.

   Ayağıma batan hiçbir diken zorlukları aşma duygusu yaratmadı.Kuşlar ve doğa karşısında derin bir nefes alıp gökyüzünü incelemek gelmedi içimden.Bir an bile olsa yürürken düşünüp, iyi sarılmış bir sigaraya yelemedim aklımı özgürleştirmeyi, yelemem de...Çok güzel bitkiler varsa,bence en güzeli cannabislerdir.
   Belki bir gün uzun süre çimlerin üstüne basmaktan sıkılmadan durabilirim ve -oradan tiksinmeme rağmen- şehre geri dönmekten kendimi alamama dürtüsüne karşı koyabilirim. Onun dışında ne aklımı  özgürleştirebilirim ne de algılarımı değiştirebilirim. Doğaya uygun şekilde beni düzeltecek hiçbir bilgiyi benliğime katamam, doğrusu katmak da istemem. Bunun bana katacağı kibirin sorumluluğunu almak istemem. Her şeyi normal karşılama çözümü, acıları azaltmasa da çıkış yolu aramanın getirdiği paradokstan insanı kurtarıyor.

    Yürümek şu yüzden önemliydi; kötülük ve iyilik, zayıflık ve dayanıklılık, uyum ve yalnızlık;ben aradaki farkı ayırt edecek söylemlerden kaçındığım sürece birer illüzyon olarak zihnimce konrol altında tutulacaktı;sadece dilbilimsel provakasyonlar olarak kalacaktı ve bir şey ifade etmeyecekti ;ama hep ediyor...Yalnız başımayken hiç "şu dağın arkasına kadar kan ter içinde de olsa varıp bir gün batımı izlemekle" romantize olmadım.Havasız bir mağarada verdim molaları hep, o ıssızlıkta bile gelip iltifat edecek ya da iltifat beklememin ne kadar da pasaklı ve egosantrik bir davranış olduğu konusunda beni uyaracak birini bekledim içten içe.Yalnız başımayken romantize olmam ben, bu insanı üzer.
   Aslında yürürken bir "geriye dönüş" fikri hep egemen."Yürüyüp gelmiş biri" olarak dönmekten dolayı ,hiçbir eylemde bulunmadan duranlara karşı zafer kazandığını hissederek tatmin olanlar olabilir; bana bunu psikanaliz uzmanı gibi önermedikleri sürece onlara kızacak değilim.Yürürken bedenleri ve zihinleri hakkında bir sürü yalan yanlış metafor yaratıp, kendilerine iyi geldiğini söyleyebilirler ,hatta ve üstelik bunlar şaşırtıcı bir şekilde gerçekle aynı anlama da gelebilir.İtiraf etmem gerekirse, daha önceleri benim gizli hedeflerim arasında olan ve her başarısızlıkta moralimi daha da bozan bir bakış açısı oldu bu, o yüzden de şimdilerde bu anlayışı kötülemekten geri kalmaya niyetim yok.Bence insan özgüven konusunda yeterince donanımlı hissettiği bir noktadaysa, istediği her şeyi savunabilir ve kötüleyebilir.İstediği bir şeyi yoz bulur ya da yüceltebilir.Kendisine iyi gelecek olan kaynak olarak; doğuya yürüyüp meditasyonu ,batıya doğru  gidip psikanalizmi ya da kuzeye yürürse medeniyeti vs övebilir...

    Yürürken aklımda olan ve bahsetmek isteyeceğim her şey, tamamen başladığım noktaya geri döndüğümde anlam kazanacak gibi duruyor. Bütün bu işlenmemiş anlamlar, yürürkenki o yavşak yalnızlığın bitip, insanlara bu yürüyüş sayesinde kendime kattıklarımla ilgili sunacaklarım ve hiç konuşmadan sezdirebileceğim şeylerle sınırlı. Benim bilinçaltımın sınırları bunlar... Onlar gibi, ruhuna arkadaşlık etme konusunda anlayışlı, alçakgönüllüğünü derin bir kibire ve tavizsiz bir karakter gösterisine borçlu, -zorluklarla mücadele etmek şöyle dursun- en baştan belli tedbirleri alacak şekilde terbiye edilmiş birer postmodern flaş bombası olmaktansa; yine o analizciler tarafından; narsizmini ve koyacak yer bulamadığı nihilizmini eline yüzüne bulaştırmanın eşiğinde duran; "pitoresk bir piç kurusu" ilan edilmeyi tercih ederim doğrusu... Yürüyüş yolundan anladığım budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder